Ana Sayfa Köyümüz Köylülerimiz Şiirler - Yazılar Galeri Rehber Basında Biz Yönetimimiz İletişim
Şiirler-Yazılar > Söyleşiler

ZEKAİ TETİK - İstanbul'da Armutlu Esintisi

 

 
     Askerlik sonrası bir İstanbul akşamında şairin “Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar” dediği semtte, kıymetli dostum Süleyman Bütüner’in nam-ı diğer Sultan Süleyman’ın evine misafir oluyorum. Denizin dalga seslerini duyacak kadar iskeleye yakın, Üsküdar’ın hareketliliğini anlayacak kadar da merkezde bulunan evinin öğrencievi-vari odasında muhabbete koyuluyoruz. İki Armutlulu bir araya gelir ve bunlardan biri Bütüner diğeri Çelik olunca hâliyle mevzular da hep bizim oralardan açılıyor. Konu konuyu açıp geç saatlere kadar muhabbetleşiyoruz.
 
 
 
     Üsküdar’da sabah oldu… Bizim Süleyman uyuyakalınca başlıyor Üsküdar İskelesi’ne kadar bir koşuşturmaca, neyse ki yetişiyoruz vapura. Fakat olan bizim kahvaltıya oluyor, iki kıtayı birbirine bağlayan şehrin incisi Boğaz’ı ve tarihî yarımadayı geçerek ayrılıyoruz. Süleyman, Osmanlı Arşivi’ndeki mesaisine ben de hiç görüşmediğim ama telefonda tanıştığım, buluşmaktan da heyecan duyduğum köylümüz Zekai Tetik’in Emirgân’da bulunan Okulu’na ziyarete. Geçtiğimiz günlerde Gezi Parkı eylemlerinde bir hayli yara alan Beşiktaş Meydanı’ndan otobüse biniyorum -Otobüs yolculuğu değil sanki sahil gezisi yapıyorum.
 
 
    Ortaköy, Boğaziçi Köprüsü, Bebek, Rumeli Hisarı ve FSM Köprüsü’den geçerek Emirgân’a ulaşıyor, hızlı adımlarla okulun yolunu tutuyorum. İstanbul’un yamaçlığında kalan okulun merdivenlerini çıkarken yolun sonunda hiç görmediğim ama duruşuyla, mizacıyla ben Armutluluyum diyen, yaklaştıkça da hoşgeldin Erhan sesiyle de kendini belli eden, Zekai hocamı buluyorum ve yılların hasretliği dinsin dercesine sarılıyoruz birbirimize. İnsanın dilini kullanmadan kalp ile konuşması, toprağına çekmesi böyle olurmuş. Değil tek başına, yüzlerce kişinin arasında da olsa Zekai hocamı yine seçer işte bu adam bizim oralı derdim. Tanışma, muhabbet, kaynaşma derken, Süleyman’la yapamadığımız kahvaltıyı Zekai hocam teklif ediyor ve biz de tebessüm ederek kabul ediyoruz. Kime niyet kime kısmet. Askerlik anıları, köylüler, Musa hoca derken odasında bir hayli konuşuyoruz. Bize Kur’an-ı Kerim hediye ediyor ve din derslerine girip tüm öğrencilere de hediye etmeye çalıştığını öğreniyoruz. Bu tanışmamızı unutulmaz kılmak ve köylülerimizinde hocamı tanıması, bilgilerinde istifade etmesi için söyleşi yapmak istediğimizi bildiriyoruz. Mütavazi olup, Armutlu basınında yer alacak kadar ön planda olmayalım desede ısrarlarımıza dayanamayıp kabul ediyor teklifimizi ve başlıyor söyleşimiz…
 
 
     Zekai TETİK kimdir, hocam kendinizden bahseder misiniz?
 
     Mustafa oğlu 1968 Karaman Mecidiyeköy doğumluyum. (Mecidiye köyü; Armutluluların toplu olarak göç ettikleri çoğunluğunu Armutluluların oluşturduğu Karaman’ın bir köyü) Babam Deliomarlar sülalesinden, annem Sağırlar sülalesinden.  Ailem ben küçük yaşlarda iken Çumra’ya gelince ilkokulu Çumra’da, ortaokulu Mevlana Ortaokulu’nda, liseyi de Gazi Lisesi’nde yatılı olarak bitirdim. Üniversite hayatımı kutsal olarak saydığım Konya topraklarında geçirdim. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Coğrafya Öğretmenliği’nden 1993 yılında mezun oldum. Öğretmenlik için ilk göreve 1995 yılında İstanbul’un Sarıyer ilçesinde başladım ve şu anda da Emirgân Sabancı Lisesi’nde Müdür Yardımcılığı görevini sürdürmekteyim. Hanımım da Armutlulu Bekirler sülalesinden Mevlüt Bora’nın kızıdır. Aynı zamanda dört çocuk babasıyım.
 
 
Öğretmenlik sizin için ne ifade ediyor?
       
       Öğretmenliği bana lise yıllarımda Coğrafya öğretmenim sevdirdi. O günden beri öğretmenlik idealiyle büyüdüm. Dünyaya yeniden gelme fırsatı verilse yine öğretmenliği seçerim. Dünyanın en güzel mesleği olduğunu hissediyorum. Nedeni ise insanlara faydalı olduğu için tabii ki. Bir mühendis malzeme ile uğraşırken bir öğretmen insanla uğraşır. Bu örnek bile işimizin önemini, kutsallığını ve manevi sorumluluğunu açıklamaya yetiyor da artıyor bence. Öğretmenliğimde de şunu gördüm HER İNSAN AYRI BİR DÜNYA. Biz bazen öğretirken bazen de öğreniyoruz. Bu mesleği herkesin yapması zor. Öğretmenlik ancak mesleğini ve insanları seven ya da sevmeyi bilen kişilerin yapacağı bir mesuliyet.
 
 
İstanbul’da yaşamak nasıl bir duygu?
 
       Yirmi beş yaşına kadar hep Konya’da yaşadım ve başka hiçbir şehir görmedim. Televizyonlarda izlediğim İstanbul’la hiç karşılaşmadım. İstanbul’a gelince ilk başlarda zorlanıp dönmeyi dahi düşünsem de zamanla İstanbul’un güzelliği ile tanışıp Sarıyer’de yaşamanın ayrıcalığını fark ettim. Bu ilçe, İstanbul’da ayrı bir yer gibi geliyor bana. Büyükşehir telaşesinden uzak Anadolu iklimini yaşıyoruz burada. Yani doğduğum büyüdüğüm yerlerin insanlarına yollarına ve evlerine benzerlik gösteriyor. Memleketimden çok uzak kalmış bir insanın duygularıyla burada olmadım. Bunun yanında güzel arkadaş çevremiz oluştu. Bir de İstanbul’un dünyalar güzeli Boğaz’ı ve tarihi eklenince yılların nasıl geçtiğini anlamadım. İSTANBUL’UN BOĞAZINA AŞIĞIM.
 
İstanbul’u Armutlu’ya değişir misiniz?
 
Zekai Hocam gülüyor :) ve;
“İkisinin yeri de ayrı” demeyi seçiyor.
 
İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken üç yer desek, nereleri söylerdiniz?
-Tabii ki Boğaz
-Sultan Ahmet Camii ve Meydanı
-Eyüp Sultan Türbesi
 
 
 
Armutlu ve köy denilince ne geliyor aklınıza?
 
    Armutlu’da yaşamadım ama dağın yamacında kartpostallık köyümüz olduğunu bilir özlemini aklıma geldikçe yaşarım. Bizlerin oralarda hatıraları yok belki ama yaşayanlara sorsak her dağın, her taşın bir anlamı vardır. Ama çocukluğumu geçirdiğim köy olan Mecidiye’de bir yaşantımı, küçükken çok toprak yediğimi ve orada sıradan bir şey olduğunu söyleyebilirim. Tebessüm ediyoruz…
 
Editör: Hocam bizim Armutlu’da da toprak yemeyen azdır. Çocuklukta o lezzet bir kere de olsa tadılacak. Şahsen ben de toprak yiyerek büyüyen bir Armutluluyum.
 
      Köydeki harman günlerini hiç unutmam ve bir kayısı görsem kayısı çekirdeği toplayıp yediğimiz günler aklıma gelir, geçmişimi tekrar hatırlayıp dalıp giderim çocukluğuma.
Kıymetli kardeşim Erhan, köy denilince aklıma ilginç bir olay geldi. İstanbul’u bilenler söyleyeceğim olayın ne kadar ilginç ve kolay olmadığını daha iyi anlayacaklardır.  Kayınpederim Mevlüt Bora ziyaretimize geldi. Bir gün yürüme düşüncesiyle gezmeye çıkmış. Evimizin olduğu yer Sarıyer’den başlamış, Tarabya, Bebek, Ortaköy, Beşiktaş, Karaköy ve Eminönü’ne kadar sahil boyunca yürümüş. Bahsettiğimiz yol da yaklaşık 25 km. Kayınpederim de 60 yaşında. Çok şaşırdık ve herhalde bu enerjisi Armutlulu olmaktan geliyor dedik.
 
Editör; Nasıl şaşılmaz hocam, bunu İstanbul’da söyleseniz inandırmanız da güç. Maşallah diyelim, Mevlüt amcamıza Allah uzun ömürler versin. İyi ki arkasından yürüyerek aramaya çıkmamışsınız.Gülüyor :)
 
 
     Armutlu Gençlik Konseyi ve İstanbul Teşkilat’ımız hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyim?
 
     İnsanların buluşması bilgilerini paylaşması gerekli ve elbette bu birleşmeye destek sağlanması da çok önemli. Doğruyu söylemek gerekirse Armutlu dernek faaliyetlerinize katkımız olmadı, bizim de köy için yapabileceğimiz muhakkak bir zahmet vardır, bundan sonra elimizden gelen işlerde biz de var olmaya çalışacağız. Çünkü geçtiğimiz günlerde Armutlu Gençliği ve Musa Şahin hocamın yaptığı ziyaret ve görüşmemiz beni çok etkiledi. İnşallah önümüzdeki dönemde eskinin yaralarını sarmak ve duyulan eksikliği gidermek için üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Bu birliktelikler olur ise köyümüz, köylümüz kazanacaktır. Eskiden bu birliktelikler olsaydı; cinayetler, cahillikler olur muydu elbette olmazdı. Bu tür faydalı faaliyetlerin desteklenmesi gerekmektedir.
Tavsiye olarak da söyleyeceğim; konferans, kültürel ve tarihî sohbetler vb. faaliyetler yeteri sıklıkta yapılarak gençlerimizin daha çok bilinçlenmesi sağlanabilir. Yapılmaya çalışıldığını biliyorum, İstanbul’daki iki buluşmaya da davet aldım. Her seferinde ararlar sağolsunlar. Çok memnun oluyoruz, toplantıları görünce de hayretler içinde kalıp İstanbul’da bu kadar Armutlulu var mıymış dedim kendi kendime. Bizim oranın insanıyla buluşmak da ayrı bir keyif, ne kadar İstanbul’daki yerimizden şikâyet etmesek de toprak başka bir duygu, hele hele o toprağın kokusunu almış insanlarla buluşmak bambaşka bir duygu. Musa Şahin, Kerim İşler, Okan Sezer ve Serdar Özcan’ın evime yaptığı ziyaretde de çok güzel muhabbetler geçti, samimi ve içten bir muhabbet sofrası kurduk adeta. Musa hocamla 40 yıllık dostmuş gibi hissettik birbirimizi. Toprak bir olunca yıllarca görüşmesek de tanışmasak da bir araya gelince kaynaşma sorunu yaşamıyoruz elhamdülillah.
 
      Buradan Tüm Armutlululara sesleniyorum: Yerimiz yurdumuz belli, kapımız herkese, tüm Armutlulara açık. Buyurun gelin.
Editör: Durun hocam ne yaptınız, bizim köylüler davete icabet etmeyi sünnet bilir, hepsi çıkıp gelmesin sonra. :) Gülüyor ve ekliyor;
 
     Gelsin Erhan herkes gelsin. Misafir on rızıkla gelir, birini yer dokuzunu bırakırmış. Ne kadar Coğrafyacı da olsak matematiğimiz de var, böyle kazançlı ve bereketli bir daveti yapmak bize ziyadesiyle fayda sağlar.
Editör: Günümüzde değişen ve seküler toplum olmaya giden insanları görünce davetinize biraz şaşırdık ve gururlandık hocam.
     Sen bize toplum değil Armutlu penceresinden bak bir de Erhan. Bizim oralarda meşhur bir söz vardır; suyu sert, insanı mert diye, mertliğimiz inancımızdan kültürümüzden gelir ve mertlik dediğimiz olgu da bir anda değişecek, eğilip bükülecek bir maya değildir. Misafirleri sevmeyen toplumlar, yalnızlığa mahkûmdur. 
 
 
      Web sitemiz hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyim Hocam?
      Beğendiğimi ve başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Tam bir köy sitesi, hizmetleri için de site yönetimine teşekkürler. İlave olarak söyleyebileceğim; duyuruların güncellenmesi ve bilgi içeriğinin arttırılması siteyi daha aktif hale getirecektir.
 
      Muhabbetimizin sonuna geldik Hocam, her güzelliğin bir sonu olduğu gibi söyleşimizin de sonuna geldik. Sözlerimizi tamamlarken son olarak söylemek istediklerinizi alabilir miyim?
 
     Musa Şahin hocama selamımızı, muhabbetimizi iletin. Bütün köylülerimize selam götürün. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. Herkese sağlıklı, huzurlu, uzun bir ömür diliyorum.
Editör: Ne kadar son diye yazsak da mektup girişi gibi oldu Hocam. Gülüyor :)
 
 

     Biz de size kıymetli vaktinizi ayırdığınız, tarihin derin izlerini taşıyan başkentler başkenti olan bir şehirde, şairinde şiirinde “Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni şöyle dursun ağlıtanı bahtiyar” diye anlattığı İstanbul’da, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün altındaki bu mekânda bizleri kabul edip yarenlik ettiğiniz için teşekkür ederim. Hoşçakalın… 

 
DİĞER SÖYLEŞİLER
Prof.Dr. MEHMET BOZKURT ATAMAN - En Büyük Hedefim Armutlu Üniversitesinin Kurulduğunu Görmektir

DR.MEVLÜT ÖZER - Ankara'dan Selam Getirdik

Prof.Dr.ARİF ÜNAL ile SÖYLEŞİ

VELİ DEMİRÖZ'Ü TANIYALIM - Köyümüzün İlk Öğretmeni

Şiirlerimiz
Hikayeler
Söyleşiler
Köyümü Özlüyorum
Copyright © 2012 Konya Bozkır Armutlu Köyü.