''Biz her söze esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan Allah'ın adıyla başlayan adamlarız.'' diyordu şair.
Biz de öyle olsun istedik, önce Allah'ın kelâmı dedik, kelâmların en güzeli. Şöyle buyurmuştu kitabında Zül-Celâl, Nisâ Sûresi daha ilk ayetinde; “Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının.”
İşte onlar da ayete mukâbil, ''emrin olur Sultânım'' dediler, ''bizi bekleyenler var'' dediler ve koyuldular yola. Onlar; bir grup öğrenci, bir grup Armutlu'lu öğrenci.
Öğrendiler ki sıla-i rahîmin birkaç derecesi var imiş. En aşağı derecesi akrabalara karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olup, karşılaştığında selâmlaşmayı, hal hâtır sormayı ihmâl etmemekmiş. Eyvallah dediler. Yalnız onlar biraz daha ileri gittiler ve toplantılar organize ettiler, piknikler ve nihayet iftarlar.
Rivayete göre bir temmuz akşamıdır, Şehr-i Ramazan'ın ikinci günü ve diyar-ı Konya'nın güzel mekânı; Karaaslan Hadimi Parkı.. Park böylesine büyük bir kalabalığı ilk kez ağırlayacaktır o akşam. Hummalı bir hazırlık vardır Güneş'in altında, ağızlar oruçludur. Bir an önce akşama ermek dilenir içten içe. Hazırlıklar sürmektedir, önce masalar hazırlanır özenle, öyle ya; eş dost aynı sofraya oturacaktır o masada. Aynı çorbadan birer kaşık alacaktır, sonra birer tebessüm, bir kaşık daha sonra. Hurmasından tutun da soğuk suyuna varana kadar donanmıştır sofralar, koca koca kazanlarda buz kütleleri, içlerinde onlarca şişe su. Amcasının dayısının gün boyu kurak kalmış bedeni serinlesin diye düşünülmüştür hepsi. Öte yanda kilolarca karpuz, genç kızların elinden sofralara sunulmayı bekler. Köyden gelen el emeği göz nuru, o kendine has aroması başka hiçbir yerde bulunamayan bembeyaz köy ayranını da unutmamak lazım elbette.
Hazırlıklar böylece süredursun vakit gûrub vakti olmuştur bile, az kalmıştır hasretle beklenen ezana. Misafirlerse parkın kapısından usul usul süzülmektedir. Ellerinde zeytinyağlıları, ellerinde sıcak çorbaları ile. İhtiyar delikanlıların yüzlerinde sıcacık tebessümler, oyalı çemberlerinin ardında dualı ağızları ile güzeller güzeli birtanecik nineler.
Ve nihayet, Ezan-ı Muhammedi semâda nazlı nazlı yankılanırken diller lâl, tatlı telaş yerini tatlı bir sessizliğe bırakmıştır şimdi. Yalnız birbirine değen çatal kaşık sesleri şimdi semâda. Ve bir de yalnız o Ramazan'a has tatlı huzur. Mideler helâlle doyarken ruhlar da muhabbetten nasiplenmiştir usulca. Ve yemek sonu beyler masadan ayrılınca gelin-görümce, hala-dayı kızları el birliği ile toplayıvermiştir sofralarını.
İftar sonrası tatlı sohbetlerin can yoldaşı olarak içilmek üzere ateşe verilen çay demini alırken, kenarda, yeşil çayırların üzerinde hasırdan örtüler, secdeye eğilecek başları bekler. Efendiler Efendisi'nin ''Cemaatte rahmet vardır.'' sözüne mâtuf olabilme gayretiyle tüm köylüler tek bir sâftır imamın ardında. Huzurla kılınan akşam namazı ve huzurla eğilen başlar..
Sessizliği çocuk sesleri bölmektedir, neşeli çocuk gülüşleri. Minikler de kendi payına düştüğünce nemâlanmıştır geceden. Uzun zamandır görmediği amcasının kızını görünce nasıl da sevinmiştir şu sevimli kız çocuğu. ''Bayram demiştir, bu gece bayram olsun anne.''
O gece bayram olmuştur tüm ahâliye, o gece Mustafa YAZAR Amca’ya, Hüseyin ÇALIŞKAN Amca’ya, Burunsuz Dayı’ya, Ümmü BACAKLI Teyze’ye, Şerife ÖZER Hala’ya, hatta ki tüm Armutlu’ya bayram olmuştur ümidiyle..
***
Rivayet o dur ki; parkın yeşil çayırları bir daha ağırlamak istermiş aynı kalabalığı. Bir daha ki Ramazan'ın sevinci süzülünce yeniden gönüllere..
ÜMMÜHAN DARYOL
31.07.2013
Yorum Yaz
mustafa kaya misirlilardan
31.07.2013 21:09:38
Bu toplantiyi duzenleyen genclere cani gonulden tesekur ederim ben bulunmadim amaama sanki orda imis gibi heyacanlandim ininsallah tekrarina nasip eder butun genclere selam olsun allaha emanet olun
Seyit Bütüner
02.08.2013 03:13:06
İftar organizasyonunda emeği geçen arkadaşlara teşekkürler. Bu yazıyı bizimle paylaşan arkadaşımızın da yüreğine sağlık..