Dinimiz İslam, sadece belirli ibadet ve inanç esasları olan ve ahirete dönük bir din değildir. Müslümanların ruhi, fıtri ve sosyal her ihtiyacını karşılamak için kanunlar vazetmiş, müesseseler kurmuştur. İnsanların ruhi ve sosyal ihtiyaçlarından birisi de eğlenme ihtiyacıdır. İşte bayramlar bu eğlenme ve kaynaşma ihtiyacını karşılamak için verilmiştir. Ölümler, savaşlar, hastalıklar karşısında üzüntümüzü ızhar ederken, düğünlerde ve bayramlarda sevincimizi izhar eder ve paylaşırız. Onun için atalarımız “Düğün evinde oynanır, cenaze evinde ağlanır” demişlerdir.
Müslümanlar, Medine’ye hicret edince oradaki Yahudi kabilelerinin 10 Muharremi bayram olarak kutladıklarını görürler. Bunun üzerine Peygamberimize başvurarak Yahudiler gibi bir bayramlarının olmasını isterler. Cenab-ı Hak, müminlerin bu isteklerini karşılamak için Ramazan ve Kurban bayramlarını lütfetmiştir. Artık Müslümanlar, Yahudilere imrenmezler, onlar da bayram kutlama sevincini yaşamaya başlarlar.
Bayramlar, bizler için Rabbimizin bir luftudur. Bizlerin kaynaşması, dayanışması, ziyaretleşmesi, tebrikleşmesi, sevişmesi, görüşmesi ve dinlenmesi için Rabbimiz tarafından verilmiş en önemli nimettir bayramlar.
Hep önceki bayramları özlemle anarız. Mahalle odalarında veya bir büyüğün evinde birkaç aile toplanır, birlikte ilk sabah kahvaltısını yapardık. Bugün de bazı köylerimizde hala aynı geleneğin sürdüğünü biliyorum.
Eskiden aileler daha genişti. Amcalarımızı, dayılarımızı, teyzelerimizi, halalarımızı, iki üç göbek ilerideki akrabalarımızı bilir, öğrenir ve ziyaretini yapardık, ellerini öperdik. Babalarımıza ve annelerimize tek tek sorardık kiminle niçin akraba olduğumuzu. Şimdi ana- baba ziyaretiyle yetinmeye başladık. Aileleri küçülttük, çocuklarımız akrabalarını tanımaz oldu. Hatta bugünün çocukları ve gençleri akrabalarını merak etmiyor bile. Babalar anlatmıyor, çocuklar sormuyor artık.
Eskiden vasıtalar bu kadar hızlı ve çok olmamasına rağmen, işimizi gücümüzü bırakır köyden köye şehirden şehre ziyaretler yapardık. Bugün telefonla konuşmakla, mesajla tebrikleşmeyle yetiniyoruz. Artık sevgilerimizi sadece sesimizle ve bir satırlık yazıyla bildiriyoruz. Yüz yüze görüşüp gülümseyemiyoruz. Elimizin ve gözümüzün sıcaklığını hissettiremiyoruz. Yakında görüntülü telefonlar da yaygınlaşınca belki canlı olarak ziyaretler yapma gereğini hiç duymayacağız. Hâlbuki o el öpmenin sıcaklığını hiçbir telefon ve görüntü karşılayamaz.
BAYRAMLARDA ORUÇ TUTULMAZ
Bugünkü bayramlar, manevi havasından biraz uzaklaşmış, tatil yapma günlerine dönüşmüştür. Hâlbuki bayramlar, yaptığımız ibadetlerin muhasebesini yaptığımız ve şükrünü eda ettiğimiz günlerdir. Teşbihte hata olmasın, Ramazan bayramı, bir ay boyunca tuttuğumuz orucu ve yaptığımız hayırları bir zarfa koyarak Rabbimize postaladığımız gündür. Dolayısıyla bayramlar da kendine özgü bir ibadettir. Bayramların mümeyyiz vasfı, şükür, teşekkür ve tefekkür günleri olmasıdır.
Bayramlar, ikram günleridir, azıklar karıştırılır, birlikte yemekler yenir, şekerler dağıtılır. O yüzden Ramazan bayramının ilk gününde, kurban bayramının dört gününde oruç tutmak haramdır veya harama yakın mekruhtur.
Ramazan bayramında bir ay oruç tutmanın sevincini paylaşırız. Yaptığımız hayır ve hasenatların hazzını yaşarız. Ramazan ayı boyunca fakir-zengin arasında kurulan köprüler dolayısıyla karşılıklı ziyaretler ve selamlaşmalar gerçekleşir, toplumda birlik ruhu gelişir.
Bayramlarda güzel ve temiz kıyafetleri giymenin anlamı, ruhen arındığımızı, günahlarımıza tövbe ederek yeni bir başlangıç yaptığımızı simgeler. Yeni elbiseler, Rabbimizin huzuruna temiz çıkmak isteğimizi anlatır. Eski elbiselerimizi attığımız gibi, günahları da bıraktığımızın sözünü veririz.
Müslüman ruhen ve bedenen temiz insandır. Paspallık, mülevveslik, dağınıklık, pislik, ulukluk, müslümana yakışmaz. Müslüman tertipli ve düzenli olmalıdır.
Müslüman, kendi yediğini ve giydiğini başka komşularının da yemesini ve giymesini istemeli, özellikle fakir çocukları giydirmelidir. Peygamberimiz (sav) müslümanı tarif ederken şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz, kendisi için istediğini kardeşi için istemedikçe gerçekten iman etmiş olmaz.” Yine Peygamberimiz, bir bayram günü oynayan çocukların arasında kenarda üzgün bir çocuk görünce yanına çağırmış, yeni elbisesi olmadığını görmüş, o çocuğu giydirerek sevinmesini sağlamıştır.
Aslında bayramlar çocuk sevindirme günleridir. Bayramlarda çocuklara harçlık vermek, yeni elbiseler almak, daha küçükleri oyuncaklarla sevindirmek, güzel adetlerimizdendir ve sünnettir. Bu günlerde daha cömert ve şefkat dolu olmalıyız. Hele çocukları hiç kırmayalım ve ağlatmayalım. Büyüklerimizi ziyaret edelim, ellerini öpelim ve dualarını alalım. Küsleri barıştıralım, küstüğümüz insanlar var ise bayramı vesile yapıp barışalım..
Hemşerilerimin ve İslam aleminin Ramazan bayramını tebrik eder, daha nice bayramlara kavuşmayı Rabbimizden dilerim. Hayırlı bayramlar Efendim.
Recep ÖĞÜTÇÜ